Bu şehrin iki yüzü var. İki ruhu… Bazen gördüğün gerçek olmayabilir. Gündüz, ruhunun üstüne fiziki görünümü çökmüş olabilir. Ve sen gezinirsin bu görüntünün içinde… Kuş olup uçsan da tepeden bakmak için şehre, görünmez ikiyüzlülüğü bu şehrin… Ve zamanla sen de ikiyüzlü olursun bu şehirde… Yutar senin de ruhunu… Gölgeler içinde yürümeye başlarsın. Baktığın yerlerde imajlar belirir gözünde… Kuş gibi uçmak istersin üzerinde pervasızca… Boğazın üzerinde dolanırsın, parlament mavisi gökyüzünü fona alarak… Köprülerin bir altından geçersin, bir üstünden… Akar gider hayat da, trafik de… Gölgeler takip eder seni gün boyu…
Gecenin mavisi, gecenin siyahı ile arkadaş olurken, kaybolur gölgeler... Ortaya çıkan ışıklar, örter tüm günahlarımızı… Kaptırırız kendimizi rakısına ve akışına gecenin… Hayaller belirir, belli belirsiz… Kuş hala uçmaktadır ışığa doğru her yerde beliren yavaş yavaş, çılgına dönerken şehir… Kuş ta çılgına döner ışıktan ışığa… Bırakamaz bu şehrin ne gecesini ne gündüzünü… Saraylarına yandığım, kıyılarına vurulduğum, her şeyde ve herkes de olduğu gibi ikiyüzlülüğünü sevdiğim şehr-i İstanbul, ne kadar harika ikiyüzlüsün sen…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder